GÜNAHKÂR
On dokuzuncu yüzyılın başında, Anadolu'nun Sülemanşehir denilen bir diyarında bir sene hiç yağmur yağmadı. Akarsu yatakları, derin su kuyuları kurudu; şehire bolluk bereket veren gölün suyu bile çekildi gitti, kıyıları sivrisinek bataklığı oldu, suyuna ulaşılamıyordu. Her milletten insanın yaşadığı Süleymanşehir'de bütün insanlar kendi dillerinde kendi din ve inançlarına göre alaylar halinde yağmur dualarına çıkıp Yüce Tanrı'ya yalvarıp yakarıyorlardı fakat yine de bir tek damla yağmur düşmüyor, havada bir parça bulut görünmüyordu. Artık bu durum insanların canına tak etmişti; şimdi adını Ilgın diye bildiğimiz diyara göç etmeyi düşünüyorlardı.
O vakitler Süleymanşehir'de, Mevlevi dergâhında barınarak vakit geçiren, ömrünü Hak’ka adamış kimsesiz bir bilge kişi vardı. Süleymanşehirliler son çare olarak o zatın kapısına yığıldılar:
–“Halk çok sıkıntı içinde, nice masum bebelerimiz açlıktan susuzluktan can veriyor, ne olur, bir dua et de yağmur yağsın. Allah senin gibi sevgili kullarının duasını kabul eder.” dediler.
İki gün sonra o bilge adam, dergâhın bitişiğinde oturduğu tek odalık mekânından gizlice taşındı gitti; yağmur yağıncaya kadar da bir daha gelmedi. Sanki Yüce Tanrı o zatın şehri terk etmesini bekliyormuş gibi sağanak sağanak yağmurlar yağmaya başladı. Süleymanşehir'e yeteri kadar yağmurlar yağdıktan sonra bilge adam da dergahtaki evine dönüp geldi.
Süleymanşehir'in ileri gelenleri toplaşıp bilgenin kapısına dayandılar. Hep bir ağızdan sitemle sordular:
–“Bre adam, sen niçin, nereye kaybolup gittin de yağmurlar yağınca çıkıp geldin?”
Bilge kapının önüne çıktı, gelenlerin gözlerinin içine bakarak konuştu:
–“Düşündüm ki Yüce Tanrı, bir yere niçin rahmet vermez? Herhalde orada kötü günahkâr kimseler olduğu içindir, dedim. O kötü günahkâr kimseler gitse, Yüce Tanrı o memleket halkına acıyacak, yağmurunu, rahmetini verecek. Sizin toplanıp bana geldiğiniz o günden sonra ben iki gün boyunca bu şehirde bir kötü, bir günahkâr kişi aradım durdum fakat kendimden başkasını bulamadım. Onun için memleketi terk ettim ki yağmurlar yağsın diye.”