Günah ve Mutsuzluk :(steemCreated with Sketch.

in #tr7 years ago

Saadet ve mutluluk, hayatta belirlenen temel amaçlara varmak anlamınadır. Bu nedenle gayelerini daha çok gerçekleştiren insan daha mutludur. Amaç ve gayelerinden uzaklaşan kimse ise daha mutsuzdur.
Buna binaen mutluluk kavramı, tam anlamıyla insanın hayatı için seçtiği ve inandığı yüce temel, ilke ve amaçlara bağlıdır. Çünkü İslâm dini açısından insanın nihai amacı, yüce Allah'ın kemal sıfatlarıyla kendini donatmaktır ve bunun yolu da yüce Allah'ın emir ve yasaklarına tam anlamı ile uymaktır. Çünkü İslâm ideolojisinde insanın mutluluk veya mutsuzluğu, günahtan sakınması veya sakınmaması ile ve günaha karşı durması veya durmamasıyla orantılıdır. Yüce Allah insanın mutluluğunu dilemektedir, ancak insana bahşetmiş olduğu irade ve seçim gücü, insanın yanlışı seçmesine de olanak sağlamaktadır.

mutsuzluk.jpg

Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır:

Hepsine, onlara da bunlara da (dünyayı isteyenlere de ahireti isteyenlere de) Rabbinin ihsanından (istediklerini) veririz. Rabbinin ihsanı kısıtlanmış değildir. [ İsrâ, 20]

Varlığın en aşağı mertebesinde cansız varlıklar bulun-maktadır ve bunların yaratılış-sal etkileri de çok kısıtlıdır ve sadece yüce yaratıcının bahşetmiş olduğu bazı özelliklerle ve yer tutmakla sınırlıdır. Bundan sonraki aşama, yarı canlı olan bitkilerin aşamasıdır. Bitkisel hayatın en önemli belirti-si gelişmek, beslenmek ve diğer bitkisel özelliklerdir. Bu aşamanın üstünde ise canlı varlıklar bulunmaktadır. Bu aşamanın en önemli özelliği, his ve içgüdüdür. Bundan sonraki, konuşan ve müdrik nefs sahibi olan insanî aşamadır ve bu aşamanın en belirgin göstergesi akıl ve gönüldür. Bundan sonraki aşama ise soyut varlıklar aşamasıdır.

İnsanın mutluluğu, sadece cansızlık belirtisi gösteren cansız varlıklar aşamasından geçmektir; tek yaptığı karnını doyurmak, şehvetini gidermek ve içgüdüsünü izlemek olan hayvan aşamasını geride bırakmaktır ve de -insanlık aşamasından ibaret olan- nihai amacına odaklanmak ve insanlığın gerçeğine ulaşmaktır. Yaratılış gayesini izleyen, gözünü yücelere diken ve insanlığın hakikatine varan kimse, bu aşamayı da geride bırakarak soyut varlıklar zümresinde yer alır ve hatta mukarrep meleklerin de ulaşamayacağı bir yere adım atar…