Zihnimin Abuk Kuşundan Sabuk Ötüşler – X (ON)

İklimin güneşe acı çektirdiği ve güneşin her kafasını uzatışında bir şaplak yiyerek gerisin geriye kaçtığı günlerin ağırlığını göz kapaklarımda hissederken; uyku dengesini tutturamadığım zamanları yaşıyordum. Sabahın karanlığında uyanmak üzere; uykuyla mücadelelerim gereği kurduğum kısa aralıklı on farklı alarmı hiç duyamadığım zamanlarda; daha dingin bir gün yaşıyordum. Fakat; yatış saatimden bağımsız bir şekilde, o on farklı alarmın herhangi biriyle uyanıp yola koyulduğum günlerde; afyon patlatma girişimlerim tüm güne yayılmış bir etkinlik şeklinde tekrarlanıyordu.
Alarma uyanabildiğim ve sabahın karanlığında yollara düştüğüm bir günün tüm zorbalığına karşı, dik durma direnci göstererek; üst düzeylerde enerji ve psikoloji sarfiyatında bulunmuştum. Bu sarfiyatın tek olumlu tarafı; cebime faturalandırılmamasıydı.
Akşam trafiği sonrası eve varmış olabilmeyi, bir kâse sıcak çorba ile kutlamıştım. Daha sonrasında pijamaları çekip salonda ayaklarımı uzatmış, elimde bulunan akıllı telefonumdan gizli gizli internette yazmakta ısrar ettiğim blogumu okuyordum.
Gizli gizli okuyordum çünkü insanın kendi yazdığı şeyleri zırt pırt okuması garip karşılanabilir düşüncesiyle bunu en yakınımdakilere bile belli etmeme gayretindeydim. Zaten blogun benden başka düzenli ziyaretçisi ve hatta okuyucusu yoktu. Pek kimsenin ilgilenmediği ve belki okusa vaktini çöpe atmış sayacağı şeyleri yazıp da kendi kendine tekrar tekrar okumanın da akıl ve ego sağlığı açısından şüphe uyandırabileceği korkusuyla; normal insan davranışları gösterme ve yakalanmama gayretleri içerisindeydim.
Karım kitap okuyor, kızım ise resim yapıyorken; nedense hiçbirimizin ilgilenmemesine karşın televizyon da açık duruyordu ve bir belgesel ekranda yer alıyordu. Arada kulak misafiri olduğum kadarıyla bazı gizemli olaylardan bahsediyor; Titanik’in batması ve uzaya gönderilen Laika adlı köpek arasında bazı bağlantılar arasında gidip geliyorlardı. Ya da ben aşağılarda bir taraflarımla dinlediğim için her şeyi çorba haline getirmiştim.
Ev ahalisi olarak kendi halimizde bu şekilde takılıyorken kapı çaldı. Karım hemen kalktı ve “ben bakarım” diyerek kapıyı açmaya gitti. Çok kısa bir süre içerisinde de geri döndü.
Ben yatak odasına doğru yol alırken, arkamdan da bir terlik sessiz sedasız havada süzülerek kafama doğru hareket ediyormuş. Enseme yaptığı sert iniş sonrası anlayabilmiştim.

Terlik sonrası, ses tellerimi kapatıp yatak odasına geçmiştim. Yatağa uzandım ama kapıya gelenin, sıklıkla karşıma çıkan kediye dönüşen kadın olduğundan şüphem yoktu. Bu da tüm yaşadıklarımın gerçeklik payını arttırıyordu zihnimde. Bu durum karşısında merakım uykuma galip gelmiş ve beni düşüncelere sevk etmişti.
Kendi kendime, “Acaba ne diyecekti? Neden geldi? Bir şey mi oldu? Niçin geldi? Gelecekse de niye akşamın bir vaktinde kapıyı çalarak geliyor? Fakat neden gelmiş olabilir? Niçin kedi olarak çıkmıyor karşıma? Yahu neden geldi ki?” gibi cevapsız sorular soruyordum.
Evde herkes uyumuştu ama benim sabaha kadar gözüme uyku girmemişti. Sabah 04.00 sularıydı artık. O saatten sonra uyusam artık daha bir şapşal olurdum ya da hiç uyanamayabilirdim. Bu sebeple yataktan çıktım ve vakit bir hayli erken olsa da işe intikal etmeye karar verdim. Öncesinde sıcak bir duş ve tıraş olacak vaktim fazlasıyla vardı. Duş, tıraş hazırlanma ve giyinme derken evden çıkmıştım bile.
Arabaya binmek için otoparka inmiş ve bomboş yollarda rahat rahat sürerek, hızlı bir şekilde işte olacağım düşüncesiyle; arabanın kapısını açıp koltuğa oturmuştum. Arabayı çalıştırıp, park yerinden çıkarmak için aynaya bakmam ve beraberinde frene basmam için yeterli sebeplerin arka koltukta olduklarını gördüm. Bu sebepler, Einstein, Oğuz Atay ve Kafka idi. Onları gördüğüme aslında şaşırmamıştım, bir kedi kadın vakasının ardından gelmeleri çok manidardı ve belki de aradığım sorulara cevap verebilirler diye memnun olmuştum. Lakin üçü de üzerlerine yapışmış lateks kıyafetler giymişlerdi ve çok komik görünüyorlardı. Tabii ki üçüne birden kahkahayı basıverdim.
Kahkaha atmamdan hiç rahatsız olmadıkları gibi onlar da gülümsüyorlardı. Einstein hemen söze girdi;
Diye karşılık vermemle yan koltuğumun kapısı açıldı ve Stanislaw Lem üzerinde kırmızı bir lateks kıyafet ve elinde bir torbayla oturuverdi. Onu da aynı şekilde görünce kahkaha krizine tutulmuştum ve kendimi durduramıyordum. Ben kendimi gülmeler içerisinde kaybetmişken, dördü bir araya gelip ellerimi kollarımı tuttular ve üzerimi soymaya başladılar. Birden kahkahalarım son bulmuştu.

İtirazlarda bulunsam bile, dördüyle birden baş edebilme gücüm yoktu. Beni anadan üryan hale getirdikten sonra, kendi üzerlerindeki gibi bir lateks kıyafet giydiriverdiler. Nedense pembe rengi bana ayırmışlardı.
Herkes yerine geçtikten sonra, ben pembe lateks kıyafetimle direksiyon başında duruyordum. Lem; “ Hadi bas gaza, nereye gideceksen gidelim”.
Zaten şüphelerinin azaldığı konusunda seni takip eden uzak sistemler bize bilgileri verdiler. Biz hem seni Mutlak Kötüler den korumaya çalışıyoruz, hem de Mutlak İyiler oluşumunun var olması için mücadele ediyoruz.
Her şey, kazara beynine yerleşen şu mikroçiple başladı. O mikroçip doğru bir beyinle bağlantıya geçtiği zaman tanrısal bir güce dönüşmesi üzere tasarlandı.
İnsan beyninin, insandaki tanrı parçacığı olduğunu düşünen İyiler; yıllarca bunun üzerinde çalıştı ve tanrıdan kopya çektiler. Beyin cüzi miktarda tanrısal güçlerle donatıldıysa, bunun bir şekilde daha yüksek bir güce evirmenin bir yolu olmalıydı ve henüz emin olmamakla beraber, beyinden beslenecek ve aynı zamanda elektrik sinyalleriyle beynin derinlerinde mevcut olduğuna inandığımız güçlerin ortaya çıkmasını sağlayacak ve onu mevcut insan ihtiyacının çok çok ötesine taşıyabilecek bir yazılım ve çip ürettiler.
Bu çip, modern dünyada bilinen çiplerden çok daha farklı bir çip. İçeriğinde insan vücudundan alınmış reseptörler kullanıldı. Silisyum ve bazı gerçek beyin parçacıkları kullanılarak üretildi. Bu şekilde insan beynine daha hızlı bir adaptasyon ve minimum hata hedeflendi.
Aynı zamanda kablosuz erişimle gerektiğinde yazılımı güncellenebiliyor ve de daha iyi hale gelebiliyor. Tabii düzenli olarak verileri aktardığı sistemler üzerinden her şey takip ediliyor. Bu veriler, ulaştığı sistemler tarafından direkt olarak çözümlenemiyor. Çip verileri gönderirken; kendi tarafından şifrelenmiş bir paketçik de gönderiyor ama karşı bilgisayar bu şifrelemeyi nasıl çözeceğini bilmiyor. Paket ulaştığı bilgisayar sistemini tarıyor ve doğru adrese geldiğini onayladıktan sonra şifre çözümünü de kendisi yapıp kendi izini sistemden siliyor. Yani aslında sen şu anda gerçek anlamda hem bir insan hem de yapay zekâsın. Her geçen gün adaptasyon artıyor ve yazılım güçleniyor. Beynin de kendi yapabileceklerini keşfediyor.
Mutlak Kötüler’in ise tüm bu çalışmalardan bütünüyle olmasa da haberleri oldu ve çipi ele geçirmeye çalıştılar. Kimse bu çip kimin beyninde olmalı ve nasıl çalışacak bilmiyordu. Garip gelebilir ama çip seçimini yaptı ve senin beynine yerleşti. Şu ana kadar herkesi şaşırtan bir performansla da gelişim gösteriyor. Daha her şeyin çok başındayız, çok daha güçlü ve güçlerinin ne olduğunu bilerek; onları dilediğin gibi kontrol etme ve yönlendirebilmen hedefleniyor. Şu an henüz şapşal gibisin.

Stanislaw Lem’in uzun uzun anlattıkları karşısında gerçekten de şapşal gibiydim. Arka koltuktakilere döndüm ve
Dedim ki demez olaydım. Einstein kaş göz işareti yaparak beni uyarmaya başlamıştı ama Stanislaw Lem’in kükremesiyle arabanın içerisinde her şey buz tuttu.
Lem kıpkırmızı olmuş ve elini kafasına dayamış homurdanıyordu kendi kendine. Soruma Kafka cevap vermeye çalıştı.
Milena’nın kapına gelmesi aslında seni yaşananlara ikna etmek içindi.
Oğuz Atay araya girdi;
Bu sorumun üzerine de Kafka’nın sinirlendiğini, suratıma yediğim tokattan anlıyordum.
Julie’yi aşağılayıcı tavırlar sergilemekten çekinmedin.

Oğuz Atay söze atladı ve
moleküler transportasyon gerçekleştirebileceğin sinyalleri aldık. Aslında tam bizim düşündüğümüz gibi ışınlanma değil ama sonucunda bir maddeyi ve canlıyı, bir noktadan çok daha uzak bir noktaya saniyeler içerisinde yer değiştirtebilmekten bahsediyoruz. Tabi bunu yine pek kontrollü bir şekilde gerçekleştiremeyeceksin henüz. Bir şekilde uyarılman gerekiyor. Şimdiye kadar fark edilen şu ki;
Bir özelliğin yahut bir gücün gün yüzüne çıkmasının ardından, çok kısa bir sürede onu uyaracak güçlü bir olay yaşıyorsun. Bilemiyoruz; belki de beynin bu gücü tam anlamıyla açığa çıkartıp onaylayabilmek için, uyarıcı olayları da tetikleyici başka bir güce sahiptir. Özetle; anlayacağın, kısa bir süre zarfında beklenen transportasyon olayını gerçekleştirebileceğini düşünüyoruz.
aslında bizlerin bir parçası olmayan kıyafetlerimiz buna bir zorluk çıkarır mı? Ya da; kıyafetler olmadan mı gidilir başka yerlere gibi sorular kafamı ütüledi biraz. Sonra, bedenimize iyice yapışabilecek ve bizden bir parçaymış gibi davranabilecek, protein kökenli ne giyebiliriz diye düşündüm ve lateks geldi aklıma. Çok emin olmasam da, aktardığın kişinin üzerinde lateks kıyafeti ondan bağımsız olamayacak ve gittiği yere çıplak gitme ihtimali olmayacak. Yahut vücuttan bağımsız bir kıyafetin işleme engel olma ihtimali de bulunmayacak.
Albert Einstein lateks giyme meraklısıymış demesinden çekiniyor olman çok normal.
Sabahın kör karanlığında, bir arabada beş adam olarak yola koyulmuştuk. Renkli lateks kıyafetler giyinmiş beş garip adam, dışarıdan bakıldığında ne kadar normal görülebilir ki? Yanlışlıkla polis durdursa; hepimizi serserilikten nezarete atacakları, hayatın acımasız gerçekliği kadar netlik ve kesinlik barındırıyordu.

Yollar tenha ve trafiksiz olduğundan çabucak köprüye varmıştık. Köprünün ışıklandırmalarını gören ekip, çocuklar gibi sevinmişti ve yavaş gitmemi istiyorlardı. Her biri hayran hayran köprünün göğe uzanan direklerinin mor renklerini izliyorlardı pencerelerden. O esnada biraz fazla yavaşlamış olacağım ki, köprübaşında duran polis otosunun bize doğru hareketlenmeye başladığını fark ettim. İçinde bulunduğumuz durumu açıklama ihtimalim, köprüden atlayıp da ölmeme ihtimalimizden daha zayıf durduğundan; paniğe kapılmakta hiçbir beis görmeyerek gazı kökledim. Bu ani ivmelenme, polis otosunu daha çok şüphelendirmiş olmalıydı ki onlar da hızlanarak peşimize takıldılar.
Hayatımda ilk defa üniformalılarla kovalamaca içinde olduğumu düşününce, o andan sonra tüm hayatımın artık bardağın boş tarafını temsil ettiğine dair hisler edinerek stres ve depresyona, seri davetiye göndermiş bulundum. Ağzıma gelen küfürleri arabadaki diğer dörtlüye savururken, hiç birinden tek bir kelime bile çıkmıyordu.
Polis otosu hemen durmamızı anons etmesine rağmen; ben durmamakta kararlıydım. Sabahın karanlığını kırmızı - mavi ışıklarıyla bozmaya çalışan araç yaklaştıkça; ben de gazı köklüyordum. Köprüyü çoktan geçmiş, E5 üzerinde son hız ilerlerken, yan bağlantı yolundan önümüze hızla çıkan kamyonu gördüğüm an; arabanın lastiklerinden ölümün sevimsiz kokusu yükselmeye başlamıştı. Arabanın içerisinde ise çığlıktan bir koro sahne alıyordu. Kısacık bir süre içerisinde gözümün önünden, hakkımızda çıkacak gazete manşetlerinin rezilliği geçmişti. Kızıma ve karıma böyle bir utanç bırakmamam gerektiği konusunda kendimi çok ikna edici bulsam da, çözüme dair bir ışık göremiyordum. Arabanın burnunun, kamyonun lastiklerine temas ettiğini hissettiğim anda gözlerimi kapatmıştım.
Birdenbire arabadaki çığlık sesleri, klarnet ve ud sesleriyle yer değiştirmişti. Öldük ve birileri bizim ölümümüzü kutluyor herhâlde diye düşünerek gözlerimi açıverdim. Fakat gözlerimle gördüklerimi algılamakta zorluk çekiyordum. Etrafımda dans eden insanlar vardı ve bulunduğumuz ortam bir düğün salonuna benziyordu. Müzikle beraber seslendirilmeye başlayan şarkıyı ise adeta büyük ud ustası Richard Hagopian söylüyordu.
ilimon ektim taşa, ilimon yar aman
ilimon ektim taşa, ilimon yar aman
amanın bitmedi kaldı kışa oy oy
kız ben seni alırdım ilimon yar aman
kız ben seni alırdım ilimon yar aman
amanın eskerlik geldi başa oy oy
Bu türküyü de zaten ilk ondan dinlemiştim. Etrafa iyice bakınmaya başladığımda, dans eden insanların önünde bir sahne olduğunu ve sahnede müzisyenler olduğunu görmüştüm. Ud çalan ve türküyü söyleyen ise gerçekten Richard Hagopian’dan başkası değildi. Onu görünce çok heyecanlanmıştım zira kendisi şu hayatta tanışmak ya da canlı canlı müziğini dinlemek istediğim insanlar sıralamasında ilk sırada yer alıyordu.

İnsanların arasından sahneye doğru ilerlemeye çalışırken, bizim ekibin hepsinin lateks kıyafetleriyle insanların arasında olduğunu ve dans ettiklerini gördüm. Önce onların yanlarına uğradım.
California’da bir ermeni topluluğunun eğlencesindeyiz.
O anda kendimi kaybedip sahneye doğru koşarak, “Agoopyaaan!” diye bağırdım. Bağırmamla çalan müzik durdu ve dans eden herkesin ilgisi bana dönmüştü. Pembe lateks kıyafetimden midir yoksa manyak gibi bağırdığımdan mıdır bilemiyorum ama bu bakışlar beni tedirgin etmişti. Ekiptekileri de tedirgin etmiş olacak ki, onların beni orada bırakarak kaçtıklarına şahit oluyordum. Ben de peşlerinden gitmek üzere hareketlendim fakat ayağım takıldı ve sahneden aşağı paldır küldür düşmüştüm.
Kafamı yere sert bir şekilde çarpmıştım ve kanıyordu. Canım da çok acıyordu. İnsanlar yardım eder diye beklerken karımın sesini duydum.
Karım banyodan çıktığında, çıplak vaziyette yere düşmüş bir halde olduğumu ancak anlayabildim.
Kafamdan akan kan ise ciddi miktarda soru işaretleri barındırıyordu.

Farkında olmadan biraz uzun oldu sanki 🙄. Okuyan herkese teşekkür ediyor ve Hagopian ustanın hikayede geçen türküsünü dinlemek isteyenler için youtube linkiyle beraber bazı albümlerinin spotify linklerini bırkarak, hoşçakalın diyorum.
Richard Avedis Hagopian ft. Buddy Sarkissian ~ İlimon ektim taşa..
Albüm: Kef Time
Ud ve Vokal: Richard Avedis Hagopian
Dümbelek: Buddy Sarkissian
Klarnet: Hachig Kazarian
Kanun: Jack Chalikian
Gitar: Manny Pedro
Tef ve Ziller: Russell Jajour
Diğer Albümler: Kef Time Detroit - Kef Time Hartford Gypsy Fire
Story & Image Copyright: OTahirZGN
Ben sadece süper kahraman kıyafetleri içindeki bu beşliye gülsem bir mahzuru olmaz sanırım 😀
😄😄 Gülmek serbest. Ayrıca süper kahraman kıyafeti diyerek olayı çok daha makul ve kabul edilebilir kıldın.🤪
Ne diyeyim hocam animasyon grubu olarak belirtmek istemedim işin doğrusu 😎
Bu hikayelerin kısa filmleri çekilmeli ya da animasyonları hazırlanmalı ;)
:)) ne güzel bir yaklaşım. Sevdim 👍
Congratulations! This post has been upvoted from the communal account, @minnowsupport, by tahirozgen from the Minnow Support Project. It's a witness project run by aggroed, ausbitbank, teamsteem, someguy123, neoxian, followbtcnews, and netuoso. The goal is to help Steemit grow by supporting Minnows. Please find us at the Peace, Abundance, and Liberty Network (PALnet) Discord Channel. It's a completely public and open space to all members of the Steemit community who voluntarily choose to be there.
If you would like to delegate to the Minnow Support Project you can do so by clicking on the following links: 50SP, 100SP, 250SP, 500SP, 1000SP, 5000SP.
Be sure to leave at least 50SP undelegated on your account.
Hocam sizin abuk kuşların ayarlarını o kadar iyi yapmışız ki kahkaha bombardımına tutuldum yazınızı okurken. 😂
Özellkle ainstein hovcamıza da lateks giydirmeniz bizleri kopardı gülmekten. İnsan bir resmini çekerdi de sadece gözümüzde canlandırmakla kalmazdık:))) size de pembe yakışmış ayrıca karizma olmuş yeni, değişik bir hava vermiş:)) hem de çok değişik, hatta işe bundan sonra böyle gitseniz yeni bir moda akımı bile başlatabilirsiniz, korkmayın kimse yadırgamaz artık herkes çok modern oldu. Emin olabilirsiniz 😎
Karınız haklı hocam öyle kapıya her gelenin lateksi merak edilmez 🧐
Ben de bu yorumu okurken kahkaha attım, süpersin. Teşekkürler.
Bu çok iyiydi 😂
👍👍
This post has received a 28.44 % upvote from @boomerang.
Bu yazı Curation Collective Discord Sunucusunda küratörlere önerilmiş ve manuel inceleme sonrasında @c-squared topluluk hesabından oy ve resteem almıştır.
This post was shared in the #turkish-curation channel in the Curation Collective Discord community for curators, and upvoted and resteemed by the @c-squared community account after manual review.
@c-squared runs a community witness. Please consider using one of your witness votes on us here
teşekkürler 💐
Hi, @tahirozgen!
You just got a 5.61% upvote from SteemPlus!
To get higher upvotes, earn more SteemPlus Points (SPP). On your Steemit wallet, check your SPP balance and click on "How to earn SPP?" to find out all the ways to earn.
If you're not using SteemPlus yet, please check our last posts in here to see the many ways in which SteemPlus can improve your Steem experience on Steemit and Busy.
benzer işler:)
çok eğlendim okurken, özellikle pembe lateksli hâlde araba sürerken, yanındakilerle polislere yakalanmanı istedim ne cevap vereceğini merak etmiştim :)
bu şarkıyı biraz önce youtube anasayfada görmüştüm, burada da karşıma çıkınca dinleyim bari dedim, keyifliymiş:)
🤗 🌺 🌺 🌺
Şu son zamanlarda konuşulan, dizilerin izleyici tercihine göre farklı şekillerde devam edebilmesi olayını, hikayelere de mi yapsak ne 🤔🙂
Vay anasayfana düşmüş olması çok şaşırtıcı, güzel denk gelmiş.
güzel denk gelişler oluyor bazen:)
evet evet olmalı bence de 🙆♀️
Congratulations @tahirozgen!
Your post was mentioned in the Steem Hit Parade in the following category:
Thank you arcange 👍
Congratulations @tahirozgen! You have completed the following achievement on the Steem blockchain and have been rewarded with new badge(s) :
Click here to view your Board
If you no longer want to receive notifications, reply to this comment with the word
STOP
Do not miss the last post from @steemitboard: