Sevdiğimiz işi mi yapmalıyız? Yoksa yaptığımız işi mi sevmeliyiz?
Henüz hiç iş hayatına atılmamış birine bile bu soru sorulsa vereceği cevap diğerleriyle hemen hemen aynı olacaktır.
"Daha mutlu çalışmak ve daha başarılı olmak için."
Peki biz işimizi ne kadar seviyoruz? İşimizi sadece geçim kaynağı olduğu için mi yapıyoruz yoksa "Önemli olan para değil, gerekirse parası daha az olsun ama şu işi yapayım" diyebiliyor muyuz? Tabii ki hemen hemen herkesin istediği şey daha yüksek bir maaştır. İstisnası olsa da genel durum budur.
Acaba sevdiğimizi söylediğimiz iş daha yüksek bir maaş vadettiği için mi bize daha cazip geliyor ve "yapmak istediğimiz iş" oluyor. Eğer iyi olduğumuz bir işten de sırf kazancı az diye hoşnut değilsek neden sevmeye çalışıp kendimizi daha iyi geliştirmiyor ve o işten daha iyi bir kazanç elde etmiyoruz?
Ya da tam tersi!
Neden o işten daha çok kazanç elde etmeye çalışıp onu sevdiğimiz iş haline getirmiyoruz?
Biliyorum, gerçekten insana uymayan işler olabiliyor. Onları da burada istisna olarak saymam gerekiyor. Örneğin insan ilişkileri iç iyi olmayan birinin insanlarla diyalog halinde olmasını gerektiren bir iş onun için sıkıntılı olacaktır. Ya da yükseklik korkusu olan birini kulelere çıkarmak gibi. Ama bunlar biraz uçuk istisnalar olduğu için saymıyorum tabi. Kan tutan biri yanlışlıkla doktor olamasın değil mi?
Bu istisnaları saymazsak eğer belki de tek sıkıntıyı biz kendi kendimize oluşturuyoruzdur. Öncelikle kendimizle konuşup kendimizi ikna etmemiz gerek. İnsanlar kendi kendine sinirlenir, içinden söylenir ve hatalarından dolayı kendilerine kızarlar ama ne zaman "kendimizi" doğru düzgün karşımıza oturtup medenice mantık çerçevesinde konuşup planlar yaptık? Ne zaman kendimizi bir konuda ikna etmeye çalıştık bilinç altından fırlayan kararlarımızı uygulamak yerine?
Sevdiği işi yapmayan bir adamla ilgili kısa bir hayat hikayesi anlatayım size;
Adamın biri kendisine ait bir ekmek fırınında çalışarak geçimini sağlıyormuş. İş yeri bir kenar mahallede olduğu için yaptığı iş ve müşterileri hep aynıymış. Bu yüzden adam bir zaman sonra sıkılmaya ve işini sevmemeye başlamış. İşini bırakıp başka bir yerde maaşlı çalışsa bile kendi yaptığı işten daha keyifli olabileceğini düşünüp durmuş.
Ta ki bir gün benim gibi bir arkadaşı kendisine "işini sevmiyorsan seveceğin hale getir" diyene kadar. O günden sonra düşünüp fikirler aramış, diğer yakınlarına sormuş soruşturmuş ve bulduğu fikirleri hayata geçirmeye başlamış.Standart ekmekler yerine çocuklar için küçük şekilli ekmekler de yapmaya başlamış. Daha sonra sevgililer için isimlerin baş harflerinin kazılı olduğu kişiye özel ekmekler yapmış. O da yetmemiş güzel sözlerin olduğu etiketler bastırıp ekmeklerin altına yapıştırmış. Bu işin sonunda sadece yakın çevreden değil, uzaktan da gelip kendisinden ekmek almak isteyen hayranları olmuş. Hem daha çok tanınmış, hem de daha çok para kazanmış. Ve tabii ki işini de daha çok sevmiş.
İşte böyle sevgili okurlar. Hepinizin bir ekmek fırını yok biliyorum, ama siz yeter ki isteyin ve düşünün...
Elbet siz de kendinize bir yol çizeceksiniz...
(Yazan: Mehmet Şükrü Çatıkkaş)
Merhaba. Steemit'e hoş geldiniz. Fikirleriniz ve yansıtma biçiminiz çok hoş. Tebrik ederim.
Fakat yazılarınız için kullandığınız görsellerin kaynağını belirtmeniz gerekiyor. Steemit botları acımaz şekilde kopya içerik diye eksi oy verip hesabınızı çöpe çevirebilir.
Sevgiler.
Bilgi için teşekkürler.
Bu resmi zamanında internetten bulduğum iki resmin birleşmesiyle kendim yapmıştım. Başka yerde de yayınlamadım hiç. Sorun olur mu ki acaba?
Bilemem ki hocam... Adamların anlayışına bağlı. Bana kalırsa sorun değil. :)
Neyse dikkat ederim yine. Teşekkür ederim tekrardan... :)
Cuma gününün bitmesini beklerken iyi geldi :)
Eline sağlık.
Beğenmenize sevindim :))