SUDOKU ANAM

in #tr7 years ago

(Hikayenin içinde bir kolay bir zor sudoku sizleri bekliyor. Kaçırmayın!)

“Castofmind, bir saniye bakar mısın anneciğim?” Bizim ana-oğul diyaloglarımız için çok kibar sayılacak bu çağırış şeklinden anladığım kadarıyla; ya bakkala gideceğim, ya mutfak dolabının erişilmesi güç noktalarından, nasıl koyduğunu kendisinin de bilmediği, mutfak eşyalarını indireceğim ya bilgisayarda olmadık işler yaptı ve düzeltmemi isteyecek ya da perde asacağım. İçimden, “Perde olmasın da ne olursa olsun.” diyerek yanına gittim.

Yanına vardığımda rutin işlerden farklı bir şeyler olacağını sezmiştim çünkü her zaman yaptıracağı işe göre; ya elinde parayla, ya elinde bir tencereyle mutfak dolabının önünde, bilgisayarın veya çamaşır makinesinin başında ya da (en beteri) elinde yıkanmış perdelerle beni beklerdi fakat bu sefer onu gazete başında bulmaca çözerken buldum. İçimde türlü korkularla “Ne oldu annem?” dedim. Elindeki gazetenin bulmaca sayfasına vurarak “Ben bu sudokuyu anlamadım” dedi. Oh, her şey anlaşıldı ve ben çok rahatladım. Yıllarca çengel ve kare bulmaca çözmüş annem sudokuyu görünce biraz afallamıştı çünkü o, kendisine sorulan sorulara cevap vermek konusunda iyiydi; sudoku gibi soru sormayan bir bulmacanın aklını karıştırması normaldi. İşletme okuduğu için, içinde sayılar olan ve içindeki o sayılar yüzünden anlaşılamayan her şeyin sorulduğu, ailenin biricik dâhisi olduğum için sudoku da bana soruluyordu fakat bu sefer çok şanslıydım çünkü sudoku, benim en iyi bildiğim şey. “Neyini anlamadım hacı?” diyerek, ana-oğul diyaloğumuza yaraşır bir biçimde yanına oturdum.

usdoku.png
Bu kolay. Bunu herkes yapar

“Şimdi, ben bu oyunun sonuna geldim ama oyun bozuldu.” (Sudokuyu nasıl bozdun be kadın.) “Bak buraya beşin gelmesi lazım ama bu satırda beş var zaten. Nasıl oldu bu?” Cevap benim için çok basit tabi çünkü sudoku, benim en iyi bildiğim şey. “Bir rakamı yanlış yere koymuşsundur keko.” (Diyaloglar değişik) dedim. Ağzına kadar dolmuş sudokuyu –her ne kadar sudoku, benim en iyi bildiğim şey olsa da- düzeltme imkânımız olmadığından başka bir sudokuya başladık.

Yeni bulmacaya başlar başlamaz, annem, zincirinden boşanmış gibi önüne gelen kareye en fazla iki saniye bakarak bir rakam yazıp geçmeye başladı. “Dahi mi lan yoksa bu kadın?” diye kendime sorup “Dahiyse neden bir önceki sudokuyu yamulttu da beni çağırdı? Demek ki dahi değil.” şeklinde cevapladım. Bu arada da iyice hızını almış giden annemi durdurup “Ne yapıyorsun sen?” diye sordum. “Dolduruyorum işte” dedi. “Bu nasıl sudoku çözmek? Biraz sakin ol. Sen şimdi buraya neden yediyi koydun.” dedim. Ben böyle deyince suratıma tuhaf tuhaf, neden koymayayım, der gibi baktı ve çok geçmeden ‘der gibi bakmayı’ bir kenara bırakıp “Neden koymayayım?” dedi. İkinci sınıf bir fıkranın final cümlesi olsa yadırganmayacak bu cümleye hiçbir anlam veremeyerek suratına baktım. O da benim az önce söylediklerime anlam veremeyerek benim suratıma bakıyordu. Birbirimizin söylediklerine hiçbir anlam veremeyerek bir süre bakıştık. Annemin bana sonsuza kadar o şekilde bakabileceğini fark edince, “Bak sen buraya yedi koydun ama üç, dört, altı da gelebilir.” diyerek anlamsız bakışmamıza anlam katmaya çalıştım. Annem, gayet sakin bir tavırla “Üç, dört, altı, yedi gelebiliyordu. Ben de yediyi koydum.” dedi. Açıkçası böyle bir cevap verebileceğini tahmin etmemiştim. Ne diyeyim? Yıllarını çengel ve kare bulmacayla geçirmiş bu kadına ben bu Japon icadı lanet sudokuyu nasıl özümseteyim? Böyle düşünerek, duyduğu son cümleyle kendini inzivaya çeken beynimin pek yardımı olmadan konuşmaya çabaladım: “E… sen… o zaman… nasıl… yani… neden… niye yediyi koydun” dedim. “Üç, dört, altı, yedi gelebiliyordu o kareye.” dedi sinirli sinirli “Ben de bu dört rakamdan birini seçtim koydum işte.” diyerek final yaptı. Gülmeye başladım. Kendimi tutamayarak uzun süre güldüm. Kahkahalarla güldüm. O da güldü. Bir yandan da “Neye gülüyorsun?” diye sordu. On dakika kadar sonra kahkahalarımı kontrol altına almayı başarıp “Sen, sadece bir tane rakam gelebilen kareleri doldur.” dedim. Birkaç dakika beraber yaptık. Daha doğrusu; o, her önüne gelen kareyi doldurmaya, ben de ona engel olmaya çalıştım. En sonunda gönül rahatlığıyla dolduramadığı boş karelerden sıkılıp çengele döndü çünkü çengel de onun en iyi bildiği şeydi.

zor sudoku.Jpeg
Yiğitleri meydana alalım

Aklıma geldiği her seferde beni kahkahalara gark eden bu anı bugün bana kahkaha attırmıyor aksine beni hayrete düşürüyor. Sudoku çözerken hayatımda ilk defa bir noktada tıkandım ki sudoku benim en iyi bildiğim şey. Hiçbir yere hiçbir şeyi koyamadığım bir noktaya geldim. (Bu cümle de işte o biçim bir cümle.) Saatlerce uğraştım ama ilerleme kaydedemedim. “Ulan” dedim “yoksa annem mi haklı?” Kaybedecek de bir şeyim olmadığından kararttım gözümü. Yakaladığım ilk kareye gelebilecek iki rakamdan birini yapıştırdım. Koyduğum rakamdan sonra oyun biraz açıldı ama bir süre sonra tekrar tıkandı. Pek fazla düşünmeden yine iki ihtimalli boş bir kare yakalayıp yapıştırıverdim rastgele. Ondan sonra oyun iyice açıldı. Futbol maçında baskı yiyen takımın top şişirmesi gibi, milli takımımızın bir zamanlar vazgeçemediği taktiği doldur-boşalt gibi taktiklerle sudoku çözdüm. Hatasız, misler gibi de bir sudoku oldu. Sallayarak sudoku çözme ihtimalinin çok çok düşük olduğunu bildiğim için geriye tek ihtimal kalıyor o da: Yüzlerce farklı şekilde çözülebilen bir sudoku. Böylesine ilginç bir sudoku icat ederek beni ters köşeye yatıran ismi lazım değil gazeteye sonsuz teşekkürler.

Sort:  

The @OriginalWorks bot has determined this post by @castofmind to be original material and upvoted it!

ezgif.com-resize.gif

To call @OriginalWorks, simply reply to any post with @originalworks or !originalworks in your message!

Please note that this is a BETA version. Feel free to leave a reply if you feel this is an error to help improve accuracy.

Your Post Has Been Featured on @Resteemable!
Feature any Steemit post using resteemit.com!
How It Works:
1. Take Any Steemit URL
2. Erase https://
3. Type re
Get Featured Instantly – Featured Posts are voted every 2.4hrs
Join the Curation Team Here