''Yalnızlıktan usanmayan rüzgar, seni salladı durdu.'' Yavuz Ekinci
Yeraltı Edebiyatı severler için bir kitaptan bahsetmek istiyorum. Tam yeraltı Edebiyatı diyemeyeceğim ama o tadı verdiğini düşünüyorum. Yavuz Ekinci'nin Sırtımdaki Ölüler kitabı. Benim okuduğum ilk kitabı bu oldu. Sevdiğim bir şeyleri yakaladığımı düşünüyorum. O yüzden ''bana İsmail deyin'' ve ''tene yazılan ayetler'' isimli kitaplarını da okumayı düşünüyorum.
Yazarımız Batman-Mişrita'da 1979'da doğdu. Dicle Üniversitesi Siirt Eğitim Fakültesi sınıf öğretmenliği bölümünden mezun oldu. Ekinci 2005 ve 2008' de Haldun Taner ve Yunus Nadir gibi önemli ödüller aldı. ''İncir'' isimli öyküsü sinemaya uyarlandı. Yani kalemini kanıtlamış yazarlarımızdan biri. Genelde hafızanın sancılarından, felaketlerden bahsediyor öykülerinde. Çok fazla kafa karıştıran paradokslar var. Net ve gerçekçi kitaplardan hoşlananların seveceğini sanmıyorum. Ama kitap okurken kaybolmayı, karışmayı sevenlerin beklentilerini karşılayacaktır eminim.
Kitaba ismini veren öykü ''sırtımdaki ölüler'' beni en karıştıran, sarsan öyküsü oldu. Ölümden o kadar yoğun bahsetmiş ki etkisini uzun süre üzerimde hissettim. Bu kadar ağır ve siyah yazılmalı mı kitaplar diye düşünmüştüm başlarda ama böyle kitaplarada ihtiyacımız olduğuna karar verdim. Sürekli bu tarz öyküler, kitaplar okunmamalı bence en azından bir süre daha renkli kitaplar serpiştirmemiz gerektiğine inanıyorum aralara. Bir kitap okudum hayatım değişti söylemlerine ne kadar inanmıyor olsamda okuduğumuz her kitabın, izlediğimiz her filmin ileride yaşayacağımız olayları yorumlama ve karşılamada tavrımızı etkilediği fikrindeyim. O yüzden siyah kadar gökkuşağınada ihtiyacımız var.
Ekinci kitabının başında Yogavaşistha'nın '' Dünya, bir öykünün anlatılışının bıraktığı izlenim gibidir.'' cümlesine yer vermiş. Çok fazla yoruma açık bir cümleyle başlamış. Herkesin kendine göre şekillendirebileceği bir cümleyle başlaması öykülerininde öyle olduğu sinyelini veriyor bence. Kitap içinde on iki öykü barındırıyor. alıntı yapmak istediğim yerler var. Sizinle paylaştığım alıntıların hangi öyküden olduğunu belirteceğim. Öyküler hakkında biraz fikir sahibi olmanızı sağlayacağını düşünüyorum.
'' İnsanlarla konuşmaktan vazgeçtiğim günden beri sorularıma cevap veren tek şey sessizlik.'' - Sırtımdaki Ölüler
'' İnsan ömrü, ölüler, ölüler ordusu... Bu gece kendimi çok kötü hissediyorum. İnsan ömrü, bir ağaçtaki yapraklara benzer. Yapraklar dallarından düşmeye başladığında ilkin dökülen yapraklar sayılır. Ardından yapraklar azalınca ağaçta kalanlar. Ve geriye doğru sayma başlar. On, dokuz, sekiz, yedi...'' - Sırtımdaki Ölüler
'' Sarsıntı... Boğazımdaki ölü sözcükler... Sözcükler, yıllardır dilimde ceset gibi yatıyorlar... Sinirlerim kopacak kadar gergin. Beynimin koyu derinliklerine gömdüğüm görüntüler, her gece düşlerime giriyor.'' - Dile Gelen Duvar
'' Burada zaman, ince uzun bir çizgi gibi uzanıyor. ne gün gündüz ile geceye, ne yıl aylara bölünmüş.'' - Silah
'' Bu kentte yaşayan insanlar birbirlerini tanımazlar. Karşılaştıklarında birbirleri için binlerce şey hayal etmezler. Sadece ilgisizlikle bakar ve geçerler. '' - Görünmez Kadınlar
'' Her şeyi anlatırlardı ve anlattıkça daha çok anlatma gereği duyarlardı. '' - Diş Ağrısı
'' Odam dört duvar, bir pencere, yüzlerce kitap ve kırık bir kanepe...'' - Brako ( Kürtçe, halk arasında hem deli hem de veli olanlar için kullanılan bir kelimeymiş. bende bilmiyordum kitapta dip not düşülmüş.)
Okuduğunuz için teşekkürler
Posted from my blog with SteemPress : http://alkanreyhan.steemblogtr.ovh/2018/07/16/yalnizliktan-usanmayan-ruzgar-seni-salladi-durdu-yavuz-ekinci/