QUENTIN TARANTINO VE GİZLİ HAYATI

in #steempress6 years ago

"SEYİRCİYLE YÖNETMEN ARASINDA SADO-MAZO BİR İLİŞKİ VARDIR VE MAZOŞİST OLAN TARAF SEYİRCİDİR."




27 MART 1963 -


MİLLİYETİ:
AMERİKALI


BURCU:
KOÇ


EN ÖNEMLİ FİLMLERİ:
REZERVUAR KÖPEKLERİ (1992), PULP FICTION (1994)


 
Quentin Tarantino’nun başından geçen, tipik bir Amerikan başarı hikâyesidir: Sinema konusunda ansiklopedik bilgiye sahip, videocuda çalışan hiperaktip ve inek bir tip, kimsenin bilmediği yabancı filmlerden ödünç aldığı konu ve karakterleri, fazlasıyla havalı filmlerde bir araya getirerek, bu filmlerin beklenmedik popüleritesi sayesinde aniden uluslararası bir üne kavuşur. Sonra da, kendisine “Q.T.” (Sevimli şey; adının baş harfleri aynı zamanda argoda cutie kelimesi “sevimli şey” kelimesinin de kısaltmasıdır) diyen Wu-Tang Clan ile takılmaya başlar.

Tamam, belki Horatio Alger, benzerlerini çok yazdığı Tarantino’nun hikâyesini bu şekilde anlatmazdı ama, eğer kendi hikâyesi ilk olarak, kimsenin tanımadığı bir Hong Konglu tarafından yazılmış olsaydı, Tarantino da onu aynen bu tarzda yazardı. Aslına bakılırsa, Tarantino’nun hayat hikâyesinin 1985 yılında Manhattan Beach’te Video Archives adındaki video dükkanında işe girmesinden önceki kısmı o kadar da ilgi çekici değildir. Adını Gunsmoke’da Burt Reynolds’ın oynadığı Quint Asper karakterinden alan Tarantino (bazı kaynaklara göre ise bu ad, William Faulkner’in Ses ve Öfke romanının intihara meyilli kahramanı Quentin Compson’dan gelmektedir), GüneyKaliforniya’da oldukça başıboş bir çocukluk geçirmiştir. Kendisini tek başına büyüten annesi için her Anneler Günün’nde, kadının dehşet verici şekillerde ölmesiyle sonlanan hikâyeler yazmıştır. Lisedeki ilk yılında okulu bırakarak, Video Archives’te işe başlamadan önce bir süre porno filmler oynatan Pussycat Lounge’ta yer gösterici olarak çalıştı. Beş yıl sürecek olan bu iş, Tarantino’yu aktör olma hayaline çok daha fazla yaklaştırdı. İleride Oscar ödülü kazanacak olan bu genç, videocu tezgâhlarının Stephen Hawking’iydi: Bu geveze bilginin, engin sinema tarihi bilgisi o kadar etkileyici boyuttaydı ki, beraber çalıştığı diğer tezgâhtarlar Tarantino’nun sahip olduğu potansiyele hiçbir zaman ulaşamayacağındankorkarak intihar etmişti. 1970’lerin erken dönem grindhouse filmleri hakkındaki görüşleriyle büyülediği zamanlarda, Tarantino, video dükkanındaki zamanının çoğunu ilk büyük çıkışının bir yolunu arayarak geçiriyordu; rastgele Hollywood yapımcılarını arayarak onlardan iş istiyor, ya da kendine gazeteci süsü vererek Brian de Palma gibi birinci sınıf yönetmenlerle röportajlar ayarlamaya çalışıyordu.


Zamanla ilgisi oyunculuktan yazarlık ve yönetmenliğe kaydı. 1985 yılında, yirmi iki yaşındayken, talihsiz bir isme sahip ilk senaryosunu yazdı; Captain Pachfuzz and the Anchovy Bandit. Bu senaryo ne yazık ki filme dönüşmedi, ancak Tarantino’nun ikinci senaryosu True Romance, kendine alıcı buldu ve 1993’te yönetmen Tony Scott tarafından filmlerştirildi. Yavaş yavaş adını duyurmaya başlayan Tarantino, Katil Doğanlar’ın senaryosunu Oliver Stone’a sattı ve 1992’de senaryosu kendisine ait olan Rezervuar Köpekleri’ni çekti. Üç yıl içinde yayımlanan bu üç film, Tarantino’ya Hollywood’da ve filizlenmekte olan bağımsız film camiasında itibar kazandırdı. Men in Black ve Speed gibi kalabalıkları memnun etmeye yönelik filmleri yönetmesi için gelen kazançlı teklifleri savuşturduktan sonra, parça parça başka filmlerden ve popüler kültür kaynaklarından alıntılanan diyalog, karakter ve durumların bir araya getirilmesinden oluşan, baş döndürecek kadar eğlenceli 1994 tarihli Pulp Fiction ile hipster karizmasını tescilledi. Tarantino’nun kimileri tarafından filmlerinde aşırmacılık yapmakla suçlanması (kendi iddşası sadece saygı duruşunda bulunduğu yönündedir) ve senaryoyu birlikte yazdığı Roger Avary’nin, katkılarının adilane bir şekilde temsil edilmediğine dair homurdanması, izleyicilerin pek de umurunda değil gibiydi. Film, eleştirel ve ticari anlamda çok büyük başarı elde etti, sinema kariyeri can çekişen John Travolta’yı yeniden dirilttti ve Tarantino’yu En İyi Özgün Senaryo dalında Oscar kazandırdı. Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak’ı işgalinin ardından Saddam Hüseyin’in sarayında yerlerde gezinen DVD’sinin bulunması Pulp Fiction’ın ne kadar geniş bir etki yarattığının kanıtı olarak gösterilmektedir.


Pulp Fiction’ın başarısının ardından Tarantino dünya çapında meşhur oldu – Bir yapımcının deyimiyle “yönetmenlerin George Gobel’i” artık ünlü olmasıyla ünlüydü. Sonraki yaptığı filmler dağınık bir görüntü sergiledi: Hayal kırıklığı yaratan Jackie Brown, görsel olarak nefes kesici Kill Bill ve 2009 tarihli, merakla beklenen gecikmeli Inglorious Basterds (evet, Bastards kelimesini bu şekilde yazan kendisidir). Tür değiştiren bir II. Dünya Savaşı epiği/spagetti Wstern olan bu son film, Tarantino tarafından 2001 yılından itibaren seyircilere müjdeleniyor ancak bir türlü gösterime giremiyordu. Tüm bu dönem boyunca Tarantino, bol sayısayıda ve çeşitlilikte Hollywood kavgaları, utanç verici seks anekdotları ve The Who grubundan neden nefret ettiğinden Cap’n Crunch’ı ne kadar sevdiğine dair her konuda söyleyecek bir şeyi olmasıyla gece kuşağı söyleşi programları için her daim eğlenceli ve bol bol alıntı yapılmaya değer malzeme sunan önemli bir konuk olmaya devam etti. Öyle ki, eğer Q.T. var olmasaydı, birinin onu icat etmesi gerekecekti.

 

 

(html comment removed: more)


NE İŞ OLSA YAPARIM

Videocuda çalıştığı daha palazlanmadığı yıllarda, Tarantino kendisine sunulan her işi yapacak durumdaydı. Bu işin eğlence sektörüyle azıcık da olsa bir ilgisinin olması yeterliydi. 1987 yılında bu durum, eski popülerliği kalmayan vücut geliştirme sporcusu Dolph Lundgren'in egzersiz videosu Maximum Potential için yapım asistanlığı yapması anlamına geliyordu. Videonun çekildiği evin ön bahçesinden köpek pisliklerinin toplanmasını gerektiren bu iş için Tarantino'yu yönetmen John Langley tutmuştu. Yönetmen, daha sonra Tarantino'dan "Quentin, yapım asistanı olarak sürekli mobilyalara toslayıp duruyor, etraftaki herkesi lafa tutuyordu," diye bahsedecekti. "Oldukça geveze biridir ve filmler hakkında tartışmaya bayılır. Ortağım 'Kov şu çocuğu. Ne yaptığı hakkında en ufak bir fikri bile yok,' derdi."

KRAL OLACAK ADAM

Rezervuar Köpekleri ile turnayı gözünden vurmasından dört sene önce, Tarantino, gösteri dünyasındaki ilk büyük çıkışını Altın Kızlar dizisinin 1998 Kasımı'nda yayımlanan bir bölümünde bir Elvis taklitçisini canlandırarak geçirdi. O günlerde, bu yaş ortalaması hayli yüksek dizi dördüncü sezonunu yaşarken, genç Tarantino da hem oyunculuk deneyimini kazanacağı hem de maddi getirisi olacak herhangi bir iş için tetikteydi. Bir düğün sahnesinin çekimi için Elvis taklitçileri arandığını duyan menajeri, casting yönetmenine "Elvis'i Charles Manson'la buluşturuyor" diyerek Tarantino'yu önerdi. Diğer Elvisler'den farklı olarak, Tarantino çekime kendi kıyafetleri içinde geldi. Playboy dergisine, "Gerçek Elvis bendim. Diğer hepsi, kendine ihanet ettikten sonraki Elvis'ti." diyecekti. Rock 'n' roll'un kralından çok Smiths'in esas adamı Morissey gibi görünmesine rağmen, Don Ho'nun Hawaiian Love Chant şarkısına diğer Elvisler'le uyum içinde eşlik etmeyi ve huysuz yıldız Bea Arthur'un suyuna gitmeyi başardı.


Arthur için daha sonra, "Sabah kahvesini içtikten sonra aslında iyi biri oluyor." diyecekti. Geleceğin Akademi Ödüllü yönetmenine, emeğinin karşılığında 3000 doları aşan bir ücret ödendi, ancak bunun tamamlanması bir yıla yayıldı. "Ne zaman paraya sıkışmış olsam, 100,200 ya da 300 dolarlık bir çek gelirdi." diye yaşadığı şaşkınlığı anlatacaktı Tarantino. "Bu harika bir şey - artık insanların bunu neden yaptığını anlamıştım."

BEN ADAMIN KIÇINI FENA TEKMELERİM


Katil Doğanlar'ın özgün senaryosunu o yazmış olabilir, ancak şiddet gösterisine geldiğinde Tarantino, Mickey Knox'un tırnağı olamazdı. Fevri yönetmen, 1997 yılında Ekim ayında, Batı Hollywood'da bulunan Ago adlı ciks İtalyan restoranında Katil Doğanlar'ın yapımcısı Don Murphy'ye saldırarak, Hollywood kodamanlarının bu uğrak mekanını kendi dövüş kulübüne çevirdi. Görgü tanıklarının iddiasına göre Tarantino, Oliver Stone filminin yapım süreci hakkında tüm mahrem bilgilerin paylaşıldığı bir kitapta kendisine iyicene saydırmış olan Murphy’ye, öğle yemeğini yediği esnada, hiç beklemediği bir anda yumruğu indiriverdi. O sırada mekanda yemek yiyen başka bir görgü tanığı, “İkisinin de kavga etmek konusunda en ufak bir fikri olduğundan şüpheliyim." yorumunda bulunacaktı. Çağırılan şerif yardımcıları gelene kadar kavga son ermişti bile. Sonrasında Murphy, Tarantino’ya kol saatinin kayışını kopardığı ve yaraları iyileşirken bir ay iş yapamadığı için 5 milyon dolarlık bir tazminat davası açtı. Tarantino olayın bir “yanlış anlaşılma”dan ibaret olduğunu söylemekle yetinse de, birkaç gün sonra Keenan Ivory Wayans Show'da ekrana çıkıp yaptığıyla böbürlenmekteydi. Variety dergisi ne de “Şamarı yedikten sonra biraz saygılı olmayı öğrendiğini düşünüyorum.” diyecekti.

AŞK TANRISI QUENTIN


Peki o zaman, Tarantino dövüşmekten çok sevişmekten anlıyor diyebilir miyiz?
Eğer ilk cinsel deneyimlerine bakacak olursak, pek sayılmaz. On altı yaşında gerçekleşen ilk yatak macerası, erken boşalmasıyla sonuçlanmıştı. Bir röportajında, “Hatırladığım kadarıyla, penisim kadının içine girer girmez boşalmıştım.” itirafında bulunmuştur. Takip eden girişimleri, daha verimli sonuçlar doğurmuş olsa da, daha az sıkıntılı geçmeyecekti. On yedi yaşında, annesi alışverişteyken, onun yatağında bir hayat kadınıyla yattı. Bir noktada, genç video dükkanı tezgahtarının aklına kadınlara çıkma teklif etme fikri dank etti, ancak bu konuda da pek başarı sağlayamadı. Sürekli beş parasız gezen Tarantino, ara sıra külüstür bir Honda Civic olan arabasında yatıyordu. Nadiren duş alabildiği için de leş gibi kokuyordu. Bu eksilerini telafi edecek tavlama stratejileri geliştirmişti. En sık başvurduğu numaralardan biri, çekici kadın müşterilere üyelikleriyle ilgili bir sorun olduğunu söyleyip, dükkanın bilgisayar sisteminde “Hayallerini Süsleyen Kadın” olarak kayıtlı olduklarını göstermekti. Bir defasında da, gözüne kestirdiği bir müşteriye, video dükkanının park yerinde pikniğe çıkmayı teklif etmişti.



POP KÜLTÜRE MÜPTELA


Tam bir pop kültür müptelası olan Tarantino, içinde I Dream o f Jeannie ve A Takımı gibi dizilerinde bulunduğu eski televizyon yapımlarına dayanarak üretilmiş beslenme çantaları ve masa oyunları koleksiyonu yapmaktadır. Bu koleksiyonun en değerli parçalarından biri, Dukes of Hazzard dizisinin, 1981 yılından kalma masa oyunudur. Tarantino bu diziye olan takıntısıyla, gösteri dünyasındaki ilk günlerini yad etmektedir. Gençken oyunculuk dersleri aldığı James Best, Dukes of Hazzard dizisinde 1979’tan 1985’e kadar Şerif Rosco P. Coltrane’i canlandırmıştır.

HAPİSHANE KUŞU


Kendi çapında kanunsuzlukların adamı Tarantino’nun başının birçok defa yasalarla derde girmişliği vardır. Hepsi de, kendine kriminal bir hava katmak isteyen biri tarafından bilerek işlendiklerini düşündürtecek türden küçük suçlardır. Tarantino, on beş yaşındayken, belalı tiplere özenen bir çocuk olarak mahalledeki K-Mart mağazasından Elmore Leonard’ın The Switch romanını çaldığı için tutuklanmıştı. (Kitap, daha sonra, Jackie Brown filmi için Tarantino’nun esin kaynağı olacaktı.) Yetişkinliğinde üç defa hapsi boylamıştı, hepsinde de sebep, park cezalarını ödememesiydi. İlk seferinde her şey güllük gülistanlıktı, söylediğine bakılırsa içeride “harika diyaloglara” şahit olmuştu. Sonraki iki hapis deneyimi hakkındaki düşünceleri o kadar da olumlu değildir. Üçüncü kez kodese geri döndüğünde 7000 dolardan fazla cezası birikmişti.
İçeride bir haftadan fazla tutuldu: “İlk seferin ardından, durum bütün çekiciliğini yitirmişti. Son girdiğimde sekiz gün kaldım, tam bir kâbustu.”

MISIR GEVREĞİ KARDEŞLİĞİ


Tarantino ve Jerry Seinfeld’in tahmin ettiğinizden daha fazla ortak yönü bulunmaktadır. İkisi de 1980’lerin tapon komedi dizilerinde boy göstermiştir (Tarantino Altın Kızlar'da, Seinfeld de Benson’da); ikisi de karakterlerin yemekler, filmler, çizgi romanlar ve popüler kültüre dair her konuda serbest çağrışımlarda bulundukları diyaloglar yazmalarıyla tanınmaktadır; ve ikisi de mısır gevreğine bayılır. Seinfeld'in, aynı adı taşıyan dizide ağzına kadar dolu olan mutfak dolapları gerçek bir efsaneydi, ancak Pulp Fiction’ın yönetmeninin Kellogg’s a bu kadar düşkün olduğunu kim bilebilirdi ki? “Kahvaltılık gevrekler en sevdiğim yiyeceklerdendir.” demiştir bir keresinde Tarantino, “çünkü hazırlaması çok kolay ve tadı da bir harika. Cap’n Crunch ise tabii ki hepsinin şahı.”

ANDROJİN PAT

Bazı kaynaklara göre Tarantino, komedyen Julia Sweeney tarafından yaratılan ve cinsiyeti belirsiz bir ofis çalışanı olan uzun soluklu Saturday Night Live karakteri Pat Riley skeçlerinin 1994 tarihli kötü bir uyarlaması niteliğindeki It’s Pat'in senaryosunu, adını geçirmeden yeniden yazmıştı. Tarantino bu projeye ilginç bir biçimde kendini kaptırmış görünüyordu. “Pat karakterinin en sevdiğim
tarafı, son derece rahatsızlık verici olması.” demişti. “Doğruyu söylemek gerekirse, Pat’in cinsiyetini ben de bilmiyorum. Ama Pat’in ne olmasını istediğimi biliyorum: Pat’in kız olmasını istiyorum.”

BİLMESEK DAHA İYİYDİ


2004 yılında Rolling Stone dergisiyle yaptığı röportajda Tarantino, bir keresinde ciddi olarak kendi parmağını kesmeyi düşündüğünü açıklamıştı. “Sonuçta bıçağı parmağıma dayamadım ama gerçekten de gidip elime almıştım.” Bir de, sanki soran olmuş gibi, hapishanede anal tecavüze teslimiyet gösterip göstermeme konusunda kişisel tavrının ne olacağını açıklamıştı. “Eğer hapse düşersem, kimse beni kıçımdan beceremeyecek.” demişti yönetmen. “Diyelim ki karşımda Mike Tyson var. Isırıp dudağını koparabilirim. Taşaklarını ısırırım. Testis torbasını yırtarım. Yapabileceklerim arasında bunlar var. Ve bunları yaparım da.”



AYAK OYUNLARI


Yıllarca reddetmiş olmasına rağmen, belgesel kanıtlar Tarantino izleyicisinin uzun süredir şüphelendiği şeyi tüm çıplaklığıyla ortaya koymaktadır: Lafazan yönetmenin had safhada bir ayak fetişi var. Hâlâ buna kanıt arayanlar varsa, onlara hem Pulp Fiction ve hem de Kill Bill'de birçok defa ekrana gelen Uma Thurman’ın çıplak ayaklarına, Günbatımından Şafağa’da Tarantino’nun Salma Hayek’in ayağından tekila höpürdettiği sahneye, Tarantino’nun dudaklarının yüzü görünmeyen bir kadının ayak parmaklarıyla buluştuğu sayısız paparazzi fotoğraflarına ve 2008 yılında bir film festivalinde yönetmen John Waters’la gerçekleştirdiği bir soru-cevap seansında “o uzantılara meyilli” olduğunu kabul etmesine bir bakmalarını tavsiye ediyoruz. Senarist Joe Eszterhas, anılarını yazarken bütün kirli çamaşırları ortaya döktüğü Hollyvvood Animal kitabında manikürcüsünün kendisine Tarantino’nun bu ilgisini ve bir keresinde zevk için Cameron Diaz’ın ayak parmaklarını emdiğini
anlattığından bahsetmektedir. Kill Bill filminin oyuncuları, Tarantino’nun sette herkesin ayaklarını çekmekle oldukça meşgul olduğunu ve isterse sadece bu ayak çekimlerini kullanarak baştan sonra ayrı bir film yapabileceğini anlatmışlardır. 2006 yılında Tarantino tüm kalenderliğiyle, Tyra Banks’in yapımcılığını ve sunuculuğunu yaptığı Amerika’nın Yeni Top Modeli yarışmasının özel ayak fetişi bölümü Amerika’nın Yeni Ayak Top Modeli’nde jüri üyesi olarak ekrana çıkmıştır.

 

 


Posted from my blog with SteemPress : https://nerunyses.timeets.xyz/2018/06/29/quentin-tarantino-ve-gizli-hayati/