pablo escobar hayatı

 Pablo Escobar hayatı, yaptıkları ve yaşadıklarıyla hepimizin gündelik hayatta sohbet ederken bile cümle içinde kullandığı bir isim oldu. Hayatı öylesine maceralarla doluydu ki; defalarca beyaz perdeye taşındı, dizilerin konusu oldu ve birçok kitap yazıldı. Biz de ölüm yıldönümünde Pablo Escobar’ın hayatını sizler için mercek altına aldık.1 Aralık 1949 yılında doğan Escobar, 44 yaşında doğum gününden bir gün sonra 2 Aralık’ta öldü. Kolombiyalı bir uyuşturucu kaçakçısı olan Pablo Escobar; tüm dünyada hem sevgiyle hem nefretle fakat her zaman büyük bir ilgiyle takip edildi. Çiftçi bir baba ve öğretmen bir annenin çocuğu Escobar kariyerine küçük çapta hırsızlıklarla başladı. En bilinen hırsızlığı ise antik mezar taşlarını çalarak turistlere satmasıydı. Diğer bir suçu ise araba hırsızlığıydı. Bu çizgide ilerlerken Escobar karaborsada satış yaparak suç dünyasında ilerlemeye başladı. Karaborsanın sermaye getirisinin az olduğunu düşünen Escobar kaçak mal ve sahte piyango bileti satmaya başladı ve işleri daha da büyütmek istediğinde adam kaçırma, şantaj gibi suçlara yöneldi. 70’li yıllarda kendisini dünyaya tanıtacak olan uyuşturucu kaçakçılığına ve satıcılığına başladı.Medellin’de uyuşturucu satıcılığına başlayan Escobar bu bölgenin en büyük uyuşturucu kartelini (Fabio Restrepo) öldürerek bölgedeki tüm gücü elinde topladı. 1975 yılında kokain ticaretini hava yoluna taşıdı ve oldukça başarılı oldu. Escobar ve birkaç adamı 18 kg uyuşturucu madde ile yakalandığında tutuklama memurlarını öldürerek davanın düşmesini sağladı. 80’li yıllara gelindiğinde Escobar işi küresel boyutlara taşımıştı. Amerika’nın uyuşturucu ticaretinin %80’lik kısmını Pablo yönetiyordu. 1982 yılında siyasete de atılarak polis ve halk desteğini arkasına aldı ve Porto Riko, Meksika, İspanya gibi ülkelerle olan uyuşturucu trafiğini de arttırdı. Bu ülkeler arası ağ sonucu bir okyanus adasına havaalanı yaptırdı. Tüm dünyanın uyuşturucu trafiğini yöneten Escobar 1989’da Forbes dergisinin en zenginler listesinde 7. sıraya yerleşti.Pablo Escobar’ın hayatı gerçekten de filmlere, kitaplara konu olacak cinstendi. Escobar ve yanında çalışan adamları 200’e yakın yargıç, binlerce sivil, polis ve devlet yetkilisi gibi statülere sahip insanların ölümüyle suçlandı. Bu suçların delillerine sahip bir muhbirin bindiği uçağa bomba yerleştirip patlatarak birçok sivilin de ölümüne yol açtı. Ayrıca devletle de çok güçlü bir bağı vardı. Yakalandığında kendisinin bırakılması karşılığında devletin dış borcunu kapatabilecek ve bunu teklif edebilecek bir güçteydi. Hatta tüm ABD’nin kendisini aradığı bir zamanda Beyaz Saray’ın önünde fotoğraf çekilecek kadar cesurdu da… Dünyanın en zenginleri listesinde kendisine yer bulmuştu fakat her zaman halkla iç içeydi bu da işlediği tüm suçlara rağmen insanların sevgisini kazanmasını sağladı. Adamları aracılığla halka maddi yardım sağlayan, okul, hastane gibi kurumları kuran Escobar; Kolombiya’da birçok noktaya destek de oldu. İçinde bulunduğu iş süresince haftada 420 milyon dolar kazanan ve sadece paralarını bir arada tutmak için aldığı lastik bantlara 2.500 dolar harcayan Escobar halkın yanında durmasıyla ve sevgilerini kazanmasıyla Robin Hood olarak anılıyordu.
 Kendisi için yaptırdığı ve La Cathedral olarak bilinen hapishanesinde Kolombiya’nın milli takımına maç yaptırdı. Ayrıca özel malikanesinde kendisine ait bir hayvanat bahçesi de bulunuyordu. Ailesine ve çocuklarına çok düşkün olan Pablo; polisten bir dağ evinde saklandıkları zaman sadece kızı üşüyor diye 2 milyon doları yakmıştır. Aynı zamanda saklandığı zamanda ailesinin durumundan endişelenen Pablo oğluyla telefonda konuşurken yeri tespit edilmiş ve böylece yakalanmıştır. 2 Aralık 1993 günü Escobar çatıda kaçarken polisler tarafından vurularak öldü. Bazı insanlar ise onun polislere teslim olmamak için kendini vurduğunu düşünmektedir.