GREGG POPOVICH
Gregg Popovich. Çoğu insan onu askeri geçmişiyle, iğneleyici sözleri ve sert tavrıyla tanıyor, birçoğu da 24 yıldır devam eden rekor bir San Antonio Spurs kariyerinden. Peki, Gregg Popovich’i gerçekten tanıyor muyuz? Bu yazıda madalyonun arka yüzüne değineceğiz.
Bilindiği üzere, Gregg 28 Ocak 1949 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’nin Indiana eyaletinin Doğu Chicago kentinde dünyaya gözlerini açtı. Liseyi Merrillville'de tamamlayan Popovich, uzun yıllar hayatına yön verecek, belki o zamanlar yalnızca bir hobi olarak oynadığı basketbolu hiç tahmin edemeyeceği bir yerde geliştirdi. 1970 yılında tamamladığı üniversitenin Amerikan Hava Kuvvetleri bölümünde. Burada 4 yıl boyunca basketbol oynayan ve takımına kaptanlık yapan Popovich, üniversitenin ardından 5 yıl daha bu takımda boy gösterdi. Antrenörlüğe ilk adımını 1973 yılında Amerikan Hava Kuvvetleri basketbol takımının yardımcı antrenörlüğü görevine getirilmesiyle atan Gregg, bu görevde 6 yıl kaldı.
1987-88 sezonunda, San Antonio Spurs’ takımına Larry Brown’ın yardımcı olarak alındı. 5 yıl görevde kalan Gregg Popovich, adının birleşeceği, hayatının tamamı haline gelecek olan camiaya ilk adımlarını böylece atmış oldu. Takımdan ilk ve son kez 1992 yılında ayrılan Popovich, Golden State Warriors takımına geçiş yaptı. Kalpler bir kez uyuşmuştu, Popovich San Antonio Spurs’u, onlar da Popovich’i tatmıştı bir kere. Ayrılık uzun sürmedi ve 1994 yılında San Antonio'ya basketbol operasyonlarından sorumlu yardımcı başkan ve genel menejer olarak geri döndü fakat onun bile sonradan anlayacağı bir şey vardı, basketbolu sahada yönetmeliydi, kanına işlemiş liderlik ruhu Popovich’in kulağına sahaya inmesini fısıldıyordu. O ana kadar tarihte çok az görülmüş bir şey yaptı ve 2 yıl süren yöneticilik kariyerinin ardından, 1996-97 sezonunda takımın başındaki Bob Hill’in görevine son vermiş, kendisini sahaya baş antrenör olarak indirmişti. 96-97 sezonundan sonra San Antonio Express'te katılımcıların yüzde 93'ü onun koçluk yapmasını istedi ancak bu hareket kimi kitleler tarafından küstahça olarak nitelendirildi. Popovich’in sırtına ekstradan bir yük daha bindirmişti. Bob Hill’in görevden alındığı dönem tarihinin en kötü sezonunu yaşayarak 20 galibiyet 62 mağlubiyet alan Hill’in ardındaki sezon Popovich 17 galibiyette kalmış, eleştirileri iyice üzerine almıştı ve artık Popovich’e bir mucize gerekiyordu.
1997 NBA Seçmeleri, mucizeyi yalnızca onu bekleyen Popovich’e değil, tüm San Antonio camiasına armağan etmişti. Wake Forrest Üniversitesi’nde oynayan 20 yaşında genç bir Amerikalı, mucizenin adı; Tim Duncan. Sonraları mucizenin farkında olan Gregg Popovich onun hakkında şu cümleleri kuracaktı: ‘’Tim Duncan olmasaydı bugün bulunduğum statüde olmazdım. Muhtemelen Amerika’da bir yerde Budweiser Ligi’nde olurdum. Şişman bir şekilde hala basketbol oynamaya ya da koçluk yapmaya çalışırdım. O, burada olmamın sebebim.’’
Değindiğimiz gibi, hırçın bir karakterdi Popovich, ancak bir o kadar da dürüst bir adamdı. Irkçılığa, kadın ve insan haklarına en az mağdurlar kadar ses vermiş, onların en güçlü savunucularından biri oldu her zaman. Onu benchte bir oyuncusuna bağırırken görmek çok olasıdır, başarıya giderken dürüstlüğünü hiçbir zaman kaybetmez. Ondan formayı alabilmek için formanın arkasında yazan isimden çok daha fazlası olmak gerekir, kim bilir belki Tim Duncan onun düşünce tarzına böyle bir ekleme yapmıştır. Kariyerinizi yirmi yaşında bir gençle yükseltmiş olmak, böyle bir kararın en ideal sonucudur.
Takıma katılan genç Amerikalı Tim Duncan, takımın pivotu David Robinson ile harika bir ikili olmuş, ikili ‘’ikiz kuleler’’ lakaplarını almıştı. Ardından 1999 yılında New York Knicks’i yenerek NBA şampiyonu olmayı başardılar. 1996-97 sezonunda playoffları kaçıran, 1997-98 sezonunda ise konferans yarı finallerinde elenen San Antonio takımının baş antrenörü Gregg Popovich’in devamı açısından bu bir dönüm noktasıydı. 2000,2001 ve 2002 yıllarında tarihinin en iyi kadrolarından birine sahip olan Los Angeles Lakers’ın Kobe Bryant ve Shaquille O’Neal önderliğindeki şampiyonluklarına engel olamasa da 2003 yılında Tim Duncan önderliğinde New Jersey Nets’i seride 4-0’la geçip yeniden zirveye oturmayı başardılar. Popovich için taht yükseklere kurulmaya başlanmıştı, 2003 yılında kazandığı bu başarıyla mevsimin en iyi antrenörü seçildi ve 2004 yılındaki olimpiyatlarda Amerika Birleşik Devletleri basketbol takımının başına getirildi, olimpiyatlarda bronz madalya kazandı.
1987 yılında başlayan bu birleşme, artık gitgide çözülemez hale geliyordu. Takım taraftarları ve camia tarafından iyice benimsenen Popovich, ülke gündeminde de hem sportif başarısı ile hem de savunulması gereken gruplara verdiği destekle öne çıkıyordu. Aldığı destek başarıyla birleşince Gregg Popovich durdurulamaz bir antrenör haline gelmiş oldu. Takımı San Antonio onunla daha da güçlendi ve NBA’in ciddi söz sahibi takımlarından biri haline geldi. 2 Mart 2006 yılında meslek hayatında 500'üncü galibiyete en erken ulaşan antrenör oldu. Aynı sezonda Spurs ligi 63 galibiyet, 19 yenilgi ile tamamladı. 2005, 2007, 2014 yıllarında da şampiyonluğa uzanan Gregg Popovich ve öğrencileri, San Antonio Spurs’u NBA tarihinin en çok şampiyonluk kazanan beşinci takımı yaptı.
İşin özünde, kitlelerin desteklediği ve yine kitlelerin nefret ettiği bir camiada 24 yıldır süre gelen rekor bir kariyer elde etmiş ve etmekte olan Gregg Popovich, askeri geçmişinin verdiği asabiyet, iki çocuğunun verdiği duygusallık ve hayatında yaşadığı birçok dönüm noktasının sonucunda NBA tarihinin yaşayan bir efsanesi olarak aramızda bulunmaktadır.
Güzel bir yazı olmuş elinize sağlık
Teşekkür ederim